AKSA TUFANI VE DÜNYANIN GELECEĞİ
TEKLİF VE ÖNERİLER
19. Ufuk Turu, Türkiye’nin dört bir yanından akademisyenler, uzmanlar ve sivil toplum temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşmiş; “Aksa Tufanı ve Dünya’nın Geleceği” başlığı altında tarihsel, siyasi, ekonomik ve toplumsal boyutlarıyla İsrail-Filistin meselesi derinlemesine analiz edilmiştir. Gazze’de yaşanan trajik olaylar, İslam dünyasının karşı karşıya olduğu zorlukları ve çözüm yollarını tartışmaya açarken, sempozyum altı farklı oturumda önemli konulara ışık tutmuştur. Aksa Tufanı’nın küresel sistem üzerindeki etkileri, medeniyet perspektifiyle sunduğu dersler, eylem kültürüne dair çıkarımlar, İslam dünyasındaki yansımalar ve medya üzerinden oluşturulan algılar, kapsamlı sunumlarla ele alınmıştır. Bu tartışmalar neticesinde, aşağıdaki temel hususlarda mutabakata varılmıştır:
- Aksa Tufanı, Filistin halkının yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda insani ve ahlaki bir direnişi temsil ettiğini göstermiştir. Bu durum, İslam dünyasının kendi değerlerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
- Aksa Tufanı, yalnızca Filistin mücadelesinin değil, Orta Doğu’nun ve küresel sistemin yeni bir döneme girdiğini işaret etmekte, bölgesel ve küresel düzeyde mevcut olan düzenlerin zayıflığını ve bu düzenlerin dönüşüm ihtiyacını açıkça ortaya koymuştur.
- Filistin ve Gazze’deki olaylar, emperyalizmin ideolojik ve siyasi projelerini farklı coğrafyalarda uygulama biçimlerinin bir mikrokozmosunu temsil etmektedir. Bu bağlamda, Aksa Tufanı, küresel sistemin giderek "Gazzeleşen" bir dünya düzenine evrildiğinin çarpıcı bir göstergesi olarak değerlendirilmelidir.
- İsrail’in ekonomik altyapısına zarar verecek boykotlar, Filistin direnişine destek açısından stratejik bir araç olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla Müslüman toplumların kendi pazarlarını ve üretim mekanizmalarını kurması gerekmektedir.
- Boykot, sadece ekonomik bir araç değil, ahlaki bir duruş ve manevi bir sorumluluk olarak ele alınmalı; bu bilincin genç nesillerde kökleşmesi sağlanmalıdır.
- Medya hegomonyasına sahip olan Batı medyasının oryantalist söylemleri, İsrail lehine algı yönetimi yaptığı gerçeğini gözler önüne sermiştir.
- Müslümanlar, kendi medya kuruluşlarını kurarak, dünya kamuoyunu doğru bilgilendirecek haber ağları oluşturmalıdır.
- Sivil Toplum ve eylem kültüründe STK’lara düşen rol, Sivil toplum kuruluşlarının yalnızca yardım organizasyonları olmaktan çıkarak, stratejik düşünce ve bilinçlendirme odaklı çalışmalara yönelmesi gerektiği vurgulanmıştır.
- İslam dünyasının bilgi üretimi ve teknoloji geliştirme süreçlerine daha fazla yatırım yapması gerekmektedir. Özellikle genç nesillere yönelik teknoloji, yazılım ve medya alanlarında eğitim programları hazırlanmalıdır.
- İslam toplumları, adalet ve merhamet temelinde farklılıkları yönetme kapasitesini artırmalı ve çoklu akıl mekanizmalarını geliştirerek kolektif bir duruş ve düşünce sergilemelidir. Gazze, mücadelelerin bireysel gayretlerle sınırlı kalmaması gerektiğini, İslam dünyasının koordineli ve ortak hareket ederek kolektif bir direniş stratejisi geliştirmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.
- Kutsal kitapların eleştirel analizi ve dinler tarihi üzerine çalışmalar artırılmalı, kavramların İslam medeniyeti perspektifiyle yeniden inşası sağlanmalıdır.
- Müslümanlar tarihi hafızayı sıfırlayacak adımlardan uzak durmalı, Kuran’ın sağlıklı anlaşılmasında arkeolojinin imkanlarından yararlanmalıdır.
- Direnişe destek sürekli hale getirilmeli. Gazze halkının yaşadığı trajedilere yönelik farkındalık artırılmalı; insani yardım ve altyapı desteği sürekli hale getirilmelidir.
- Filistin direnişi, yalnızca askeri bir mücadele değil, aynı zamanda topyekün bir insanlık mücadelesi olarak görülmelidir.
- İslam toplumlarının kendi siyasi, hukuki ve ekonomik sistemlerini yeniden inşa etmesi gerekliliği, Aksa Tufanı'nın ortaya koyduğu önemli bir ders olarak öne çıkmıştır. Gazze örneği, Müslüman toplumlar için yalnızca bir mazlumiyet tablosu değil, aynı zamanda mevcut sistemin işleyişini anlamak ve bu işleyişe karşı etkin stratejiler geliştirmek için bir model olarak değerlendirilmiştir.
- Müslüman toplumların küresel düzende etkili bir aktör olabilmeleri için ilmel yakin, aynel yakin ve hakkal yakin seviyelerinde bilgi ve eylem üretmeleri zorunlu hale gelmiştir. Bu bağlamda, akademi, siyaset ortak bir amaca hizmet edecek şekilde yeniden yapılandırılmalı ve işlevsellik kazandırılmalıdır.
- Yaşanan zulmü sonraki nesillere aktarmak için Müslüman tarihi ve kültürüne ait unsurların tanıtılması ve korunması için sinema, kısa film ve belgesel yapımına ağırlık verilmelidir. Ayrıca, kültürel hafızayı diri tutacak ve toplumsal bilinci artıracak şekilde anıt müzeler oluşturulmalıdır.
- Sonuç olarak, sorunun yalnızca Filistin meselesi olmadığı, mücadelenin küresel sisteme yönelik bir direnişi ifade ettiği anlaşılmalıdır. Savaşın büyüklüğü açıkken, bu mücadeleyi siyasi, akademik, ekonomik ve stratejik tüm alanlarda etkili bir şekilde yönetmek "Güç ve kuvvet hazırlayın!" ayeti doğrultusunda kapsamlı hazırlıklar yapmak, İslam dünyası için bir zorunluluktur.
Aksa Tufanı'nın, insanlık ve adalet mücadelesi ekseninde küresel bir ders niteliğinde olduğunu kabul ederek, üç gün boyunca bu konuda değerli fikirlerini ve katkılarını sunan akademisyenlere, sivil toplum kuruluşu temsilcilerine, medya çalışanlarına ve politika yapıcılara teşekkür ederiz. Bu çabaların hayırlı sonuçlar doğurmasını ve Filistin halkının haklı mücadelesinin dünya kamuoyunda daha güçlü bir destek bulmasını Allah’tan niyaz ederiz.